Melanie Klein’in nesne ilişkisi kuramından yola çıkarak hasetin anlamını açıklamak gerekirse, bir bebek beslenmek için annesinin memesini emer. Bu bağlamda bebek annesinin göğsüne tamamiyle sahip olmak isterse, bu hasettir. Çünkü süt güzel ve doyurur. Bu hasettir ve imkansızdır. Hasetin ortaya çıkış noktası “Onda güzel bir şey var bende niye olmasın” fikridir.
Hasette iki kişi vardır. Ben ve o. “Ben ondaki birşeyi beğeniyorum ve onu almalıyım”. Kıskançlıkta ise üç kişi vardır. Birincisi, kişinin kendisidir. İkinci kişi, kaybetmekten korkulan kişi ve üçüncü kişi ise diğer kişi yani kaybetmekten korkulan kişiyi elinden alan kişidir.
Kıskanan kişi paylaşmaktan korkar. Bu durum çocukluk yaşımızdan ileri dönemlere kadar hayatımızda her şekilde devam edebilen bir durumdur. Örneğin; bir personel yerini başkasının almasını istemez.Özellikle yönetici pozisyondakiler makamını bir başkasından kıskanabilir ve o kişiye de mobbing yapmasına sebep olabilir. Bu da bir tür kıskançlıktır.
Ve eşler birbirlerini kıskanırlar...
Kıskançlık doğal bir durumdur ve her eş birbirini kıskanabilir.Hatta dozunda kıskançlık iyidir. İlişkideki iletişimi besler. Ama tabiki herşeyde olduğu gibi kıskançlığın da fazlası zarardır. Nasıl ki bir yemeğe fazla tuz atıldığında yenmesi zorlaşır fazla kıskançlık da buna benzer. Sonrasında unutulması zor bir tat bırakır hafızamızda.
Kıskançlığın fazlası sevgiyi yok eder. Farklı kıskançlık tipleri vardır. Örneğin taciz eden kıskançlık. “Niye böyle makyaj yaptın?” “Kime süslendin?” “Neden böyle giyindin,nereye gidiyorsun?” gibi sorgulamalar ilişkiyi yıpratan taciz eden kıskançlık sorularıdır.